'Sansür Yasası' AKP ve MHP'nin oyları ile yasalaştı


yayincilar/haber-oku/haber-okux60.jpg Kaynak: Haber Oku
'Sansür Yasası' AKP ve MHP'nin oyları ile yasalaştı

Son dakika.. "Sansür Yasası" teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda AKP ve MHP'nin oyları ile kabul edildi.

Takip Et

Kamuoyunda “Sansür Yasası” olarak bilinen, internet medyası ve sosyal medya ile ilgili yeni yaptırımlar öngören kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda AKP ve MHP'nin oyları ile kabul edilerek yasalaştı.

29. madde hapis cezasını kapsıyor

Sansür Yasası'nın en çok tartışılan 29. maddesinde kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimsenin, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağı yer alıyor. Ancak bu ifadenin net olmaması maddeyi eleştirilerin odağı yapıyor.

Engin Altay: Erdoğan onaylarsa Anayasa Mahkemesi'ne gideceğiz    Engin Altay: Erdoğan onaylarsa Anayasa Mahkemesi'ne gideceğiz

CHP'li Altay: Anayasa Mahkemesi’ne gitmeyi planlıyoruz

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen Sansür Yasası'nı Erdoğan'ın onaylaması halinde Anayasa Mahkemesi'ne götüreceklerini açıklamıştı.

İyi Partili Ataş: Amaç basını ve sosyal medyayı kontrol altına almak
İyi Parti Kayseri Milletvekili Dursun Ataş, TBMM’de görüşülen ‘sansür yasası’ teklifine ilişkin olarak, “Bu kanun teklifinin de asıl amacı tek adam rejimiyle tavan yapan baskılara rağmen ayakta kalmaya çalışan medya kuruluşlarını ve sosyal medyayı kontrol altına almaya çalışmaktır” dedi.

CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, TBMM Genel Kurulu’nda; “Sansür Yasası” teklifine karşı “Kışı uzatabiliriz ama baharın gelmesini engellemeyiz. Kış uzun sürebilir ama mutlaka bahar gelecektir” dedi.

Özkan, teklifin 40’ıncı maddesi görüşülürken söz aldı. Özkan, şunları söyledi:

Sessizlik kadar korkunç bir şey yoktur. Silivri Cezaevi’nin tecrit hücresinde, 128’inci gündü galiba... Kendimle, duvarla konuştuğum; kendimle sohbet ettiğim zamanlarda… Kapının bir dakikadan fazla açık olmasının yasak olduğu, benimle konuşmanın yasak olduğu zamanlarda… Sessizliğin nasıl can yaktığını, nasıl korkunç bir şey olduğunu anladım.

Üst katta Ali Özcan arkadaşlarımız kalıyordu. Süpürgenin sapı ile üst katın penceresini kırdılar. Havalandırmadaydım. Üstüme yağdı bütün cam. Hiç umursamadım. Tek şey vardı. ‘Tuncay Bey nasılsın?’ sorusu. ‘Tuncay Bey nasılsınız?’ sorusuna, ağlayarak karşılık verdim.

İnsan sessizliğe, yalnızla böyle şekilde… Hocam saygılar sunarım, 12 Eylül’ün tabutluklarından geliyor. Aranızda pek çok arkadaş var böyle. Bu acıyı yaşamış. Buradaki mücadelemiz, bu acının bir daha yaşanmaması mücadelesidir. Bakın hocam orada duruyor, Sayın Naci Bostancı. Ben burada duruyorum.
“MUTLAKA BAHAR GELECEKTİR”
Bu umutsuzluk türküsü değildir. Kışı uzatabiliriz ama baharın gelmesini engellemeyiz. Kış uzun sürebilir ama mutlaka bahar gelecektir. Aradığımız şey bahardaki çiçeklerin renklerinin sayısını artırmaktır. Aradığımız şey daha demokratik, yaşanabilir, özgürlükçü bir Türkiye’yi yaratmaktır.

Oradaki gazetecilere üç yıl ceza verseniz ne olur, vermeseniz ne olur? Ben 6 yıl boyunca, ‘Suçunun söylenmesi ihsas-ı rey olacağı için, suçunun söylenmemesine, ancak kendisi suçunu itiraf ederse bundan mahkemenin yararlanacağına…’ dedi savcı. Ben oradan çıktım, geldim. 6 yıl sonunda, ilamsız temiz kağıdımı aldım. Şimdi size soruyorum, tutuksuz yargılansaydım ne olurdu?
"SİZİN DÜŞÜNCENİZİ DEĞİŞTİREBİLDİLER Mİ?"
Arkadaşlar içinizdeki örnekler apaçık ortada. Sizin düşüncenizi değiştirebildiler mi? Siz yolunuzdan döndünüz mü? Bu arkadaşlarımız niye dönsün? İnanan insan yolundan niye dönsün? Hepimiz bu vatanın evladıyız. Hepimiz bu topraklar için yaşıyoruz. Hepimiz o baharı bekliyoruz. Mutlak güç diye mutlak zehirleyici bir unsurdur. Tedavisi nedir? Muhalefet ve demokrasi.
Ama bu olmamalıydı arkadaşlar, bu olmamalıydı efendim. Biz nereden geldik buraya? Biz ne için geldik buraya. Gazetecinin bir haber yaptığı için üç yıl tutuklu yargılanacağı bir düzenin savunusunu nasıl yapabiliriz arkadaşlar? Nasıl olabilir arkadaşlar? Neden olsun arkadaşlar? Bir maddeye 13 tane ceza kanununu (ceza kanunu maddesini) sığdırıp, buradan bir demokratik unsur nasıl çıkar arkadaşlar.

‘Yalan yazmasın’ üzerine size bir hikaye. Ustam Cüneyt Arcayürek’ten bir hikaye... Gazeteci kimdir sorusuna yanıt olsun diye söylüyorum. Johnson mektubu gelmiş. Türkiye çok aşağılanmış. Amerika’ya karşı bir yanıt verilecek. İsmet Paşa da ‘Yeni bir dünya kurulur, Türkiye’de oradaki yerini alır’ demiş. Johnson mektubunu İhsan Sabri Çağlayangil anılarında yazıyor. Cüneyt Arcayürek’e vermiş. Cüneyt Arcayürek bunu yayınlamış. Sordukları zaman bunu kimden aldığını söylemedi. Dedim ki ‘İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarında okudum. Sana o vermiş.’ ‘Yalan söylüyor’ dedi. Gazeteci budur. Yalan yazmak ne demek?

“BİR KERE DEĞİL DE ÜÇ KERE 365 GÜN CEZASI”
Grup Başkanvekiliniz söylüyor, bir gazeteci bir kere yalan yazar, iki kere yazamaz. O zaman niye gazeteciye bu kadar ağır ceza? Bir kere değil de üç kere 365 gün cezası. Teşekkür etmediğim tek kesim var. Oligarşi, bürokratik oligarşi. Bizim özel hayatımıza saygıları yok. Her şeyimiz ellerinde. Yüzümüze gülüyorlar ya. Ne için biliyor musunuz? ‘Ben dün senin hangi internet sitesinden ne indirdiğini biliyorum. Kiminle ne konuştuğunu biliyorum. Ben seni izliyorum. Gözlüyorum’ diyor. Arkadaşlar böyle bir yetkiyi niye verdik oligarşiye. Kahrolsun oligarşiye diye bağırdığımda, namusumuza sahip çıkalım dediğimde, özgürlüklerimize sahip çıkalım dediğimde, namusumuza, özümüze, kendi varlığımıza sahip çıkalım diye söyledim. İstanbul’a gidersiniz, önemli olan şey özgürlük ve demokrasi ile gitmektir. Bu yasa onları sınırladı. Tekrar söylüyorum, altını da çiziyorum. Kışı uzatabilirsiniz ama baharın gelmesini engelleyemezsiniz.

Kaynak: Haber Oku

Youtube Kanalımızı Takip Edin